-
1 aldırış etmek
v. pay attention, mind -
2 aldiriş etmek
ЗЕГЪЭГЪЭПЭН, шIоIофын/ фIэIуэхун -
3 aldırış etmek
гъэпэн -
4 aldırış
aldırış sbir şeye \aldırış etmek sich um etw kümmern; ( fark etmek) von etw Notiz nehmenbir şeye \aldırış etmemek sich über etw hinwegsetzen, etw ignorieren; ( ilgilenmemek) sich nicht um etw kümmernbaşkalarının ne düşündüğüne \aldırış etmiyor er kümmert sich nicht darum, was die Leute denken -
5 pay attention
aldırış etmek, aldırmak, kulak vermek* * *dikkatini ver -
6 mind
n. akıl, us, zihin, bellek, hafıza, şuur, fikir, düşünce, istek————————v. aldırmak, aldırış etmek, önemsemek, dikkat etmek, dikkatli olmak, endişelenmek, kulak vermek, itaat etmek, kafaya takmak, karşı çıkmak* * *1. önem ver (v.) 2. zihin (n.)* * *1.(the power by which one thinks etc; the intelligence or understanding: The child already has the mind of an adult.) beyin, akıl2. verb1) (to look after or supervise (eg a child): mind the baby.) bakmak2) (to be upset by; to object to: You must try not to mind when he criticizes your work.) aldırmak3) (to be careful of: Mind (= be careful not to trip over) the step!) dikkat etmek4) (to pay attention to or obey: You should mind your parents' words/advice.) sözünü dinlemek3. interjection(be careful!: Mind! There's a car coming!) Dikkat et!- - minded- mindful
- mindless
- mindlessly
- mindlessness
- mindreader
- at/in the back of one's mind
- change one's mind
- be out of one's mind
- do you mind!
- have a good mind to
- have half a mind to
- have a mind to
- in one's mind's eye
- in one's right mind
- keep one's mind on
- know one's own mind
- make up one's mind
- mind one's own business
- never mind
- on one's mind
- put someone in mind of
- put in mind of
- speak one's mind
- take/keep one's mind off
- to my mind -
7 اعتنا کردن
itina etmek, özenmek, özen göstermek, dikkat etmek, aldırış etmek -
8 Notiz
1) ( Vermerk) not;von etw \Notiz nehmen bir şeyi fark etmek, bir şeye aldırış etmek2) (Zeitungs\Notiz) yazı -
9 pay heed to, take heed of
Take heed of my warning; He paid no heed to me.) aldırmak, aldırış etmek -
10 take notice of
(to pay attention to: He never takes any notice of what his father says; Take no notice of gossip.) dikkate almak, aldırış etmek -
11 umursamak
-
12 machen
1. v/t <h> (tun) yapmak; (herstellen) imal etmek; (verursachen) -e yol açmak; Essen hazırlamak; (in Ordnung bringen) düzeltmek; (reparieren) tamir etmek; (ausmachen, betragen) etmek; Prüfung -e girmek, (bestehen) kazanmak; Reise, Ausflug -e çıkmak, gitmek;etwas machen aus (D) bş-i bş yapmak;jemanden zum Abteilungsleiter machen b-ni bölüm şefi yapmak;gut gemacht! iyi yaptın(ız)!, iyi oldu!;Hausaufgaben machen ev ödevi yapmak;da(gegen) kann man nichts machen yapılacak bir şey yok;mach, was du willst! istediğini yap!;machs gut! hoşça kal, eyvallah;(das) macht nichts fark etmez;mach dir nichts d(a)raus! buna aldırış etme;sich etwas machen aus (für wichtig halten) bş-i önemsemek; (mögen) bş-den hoşlanmak;sich nichts machen aus (für unwichtig halten) bş-i önemsememek; (nicht mögen) bş-den hoşlanmamak2. v/r: sich machen gelişmek, olmak;fam wie macht sich der Neue? yeni adam nasıl?;sich an die Arbeit machen işe girişmek;sich an etwas machen bş-e girişmek3. v/i fam mach, dass du fortkommst! toz olmaya bak!;das lässt sich machen bu mümkün, yapıl(abil)ir -
13 care
n. ilgi, itina, bakım, himaye, dikkat; kaygı, aldırış, endişe, merak, tasa, üzüntü, özen; yapılması gereken şey, vecibe, borç————————v. ilgilenmek, önem vermek, ilgi duymak, önemsemek; hevesli olmak, endişelenmek, özen göstermek, kafaya takmak, umurumda olmak, merak etmek, kendini üzmek, sevmek, hoşlanmak, beğenmek* * *1. ilgili ol (v.) 2. özen (n.)* * *[keə] 1. noun1) (close attention: Do it with care.) dikkat, özen2) (keeping; protection: Your belongings will be safe in my care.) himaye, koruma, muhafaza3) ((a cause for) worry: free from care; all the cares of the world.) endişe, kaygı, üzüntü4) (treatment: medical care; skin care.) tedavi, bakım2. verb1) (to be anxious or concerned: Don't you care if you fail?; I couldn't care less (= It's of no importance to me); She really cares about her career.) aldırmak, umursamak, tasalanmak2) (to be willing (to): Would you care to have dinner with me?) arzu etmek, istemek•- careful- carefully
- carefulness
- careless
- carelessly
- carelessness
- carefree
- caregiver
- caretaker
- careworn
- care for
- care of
- take care
- take care of -
14 disregard
n. önemsememe, umursamama, takmama, saymama, ihmal————————v. ihmal etmek, önemsememek, aldırmamak, saymamak, takmamak, hiçe saymak; saygısızlık etmek* * *1. aldırma (v.) 2. aldırmazlık (n.) 3. ihmal et (v.) 4. ihmal (n.)* * *1. verb(to ignore: He disregarded my warnings.) aldırmamak, dikkate almamak2. noun(lack of concern: He has a complete disregard for his own safety.) aldırış etmeme, dikkate almama -
15 ignorieren
ignorieren*vt ( nicht wissen wollen) bilmezlikten gelmek, bilmezlenmek, umursamamak; ( absichtlich übersehen, übergehen) gör(me) mezlikten gelmek; ( nicht beachten) göz ardı etmek, aldırmamak (-e), aldırış etmemek (-e), kulak asmamak (-e)
См. также в других словарях:
burnuna koymak — aldırış etmek, göz önünde tutmak, değer vermek, kale almak Oğlan mahalle arkadaşlarıyla samimi idi. Kızsa ne anasını ne babasını ne de kardeşlerini burnuna kor, bu mahalle ve bu mahalleliden nefret ederdi. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
eslemek — i, hlk. Önem vermek, aldırış etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
umursamak — i Aldırış etmek, önem vermek Politikayı zerre kadar umursadığı yoktu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
dudak bükmek — bir şeyi beğenmediğini, küçümsediğini belli etmek, umursamamak, pek aldırış etmemek Selma Hanım dudaklarını büktü, cevap vermeye lüzum bile görmedi. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük